Ayşe Sayın
Ankara, BBC Türkçe
2019’da yapılan yerel seçimlerde, iktidara kaybettirme stratejisi izleyip, Batı illerinde aday çıkarmayarak Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) adaylarını destekleyen Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti), bu stratejisini değiştirdi. DEM Parti, seçim işbirliklerine tamamen kapıları kapatmamakla birlikte, yerel seçimlere kendi adayları ile katılma kararı aldı.
Parti, başta İstanbul olmak üzere, Kürt nüfusun da yoğun olduğu yerlerde seçim sonuçlarında etkili olacak. Bu nedenle DEM Parti’nin alacağı tutum, hem Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) hem de metropol belediyelerini yöneten Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) açısından kritik önemde.
Parti Meclisi’nde, “yerel seçimlerde işbirliği ve diyaloğa açık olunması” kararı alan DEM Parti’nin; İstanbul, İzmir ve Adana’nın bazı ilçeleri dahil 27 ilçede aday çıkaracağını açıklaması kafaları karıştırdı.
DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları partisinin seçim stratejisi, hazırlıkları ve izleyeceği yol haritasına ilişkin BBC Türkçe’nin sorularını yanıtladı.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel’e, partisini ziyaretinde neden “Size CHP Eş Başkanı diyesim geldi” dediğini ilk kez açıklayan Hatimoğulları’nın, sorularımıza yanıtları şöyle:
Partinizi ziyaretinde, CHP Genel Başkanı Özgür Özel’e “Size CHP’nin eş başkanı diyesim geldi” dediniz. Kimi kastettiğiniz çok tartışıldı, hatta “Ekrem İmamoğlu’nu kastetti” yorumları yapıldı. Kimi kastettiniz?
İnsanın nutku tutuluyor derler ya, insanlar nasıl anlamlar çıkardı böyle bir şeyden. Şimdi bizde dil alışkanlığı, ağız alışkanlığı var. Mesela geçmiş dönemde ben partinin diplomasi çalışmalarındaydım. Dışişleri Komisyonu üyesiydim. Ve gerek Orta Doğu’da, gerek Batı’da gittiğimiz her yerde böyle dil sürçmesi olmuştur, “Eş Başkan” demişizdir.
Aslında konuşmaya başladığımda dilim sürçüyordu, eş başkanlık çıkıyordu ağzımdan. Bu yurt içinde, yurt dışınde, çoğu yerde ağzımızdan kaçırdığımız bir dil sürçmesi. Keşke, sol veya sağ fark etmeksizin, Türkiye’deki bütün siyasi partiler eş başkanlık sistemine geçse. Hatta ben bakanlıkların bile eş bakanlar olması gerektiğini düşünüyorum. Tamamen onunla alakalı bir dil sürçmesi. Fakat çok farklı anlamlar çıktı. Bizde zaten eş başkan bir kadın, bir erkek olarak temsil ediliyor. İki erkek eş başkan diye bir şeyi zaten kast etmem. Tabii bunu ben yorumcuların kendi hayal güçlerine veriyorum.
‘Kent uzlaşısı heyetimizi oluşturduk’
Geçen hafta sonu Parti Meclisi’nde seçim işbirliği konusunda diyaloğa açık olacağınız mesajını verdiniz. Şimdi bu diyalog süreci nasıl başlayacak? CHP ile bir görüşme takvimi oluştu mu?
Aslında henüz başlayan bir takvim yok. Fakat biz kent uzlaşısı adı altında, o kentteki bütün siyasi partiler, demokratik kitle, sivil toplum örgütleri ile iletişim halinde olmak üzere, kendi kent uzlaşısı heyetimizi oluşturduk. Bunu Pazartesi günü yaptığımız MYK da oluşturduk.
Komisyon’da kimler yer aldı?
İsim vermeyeyim. Heyetimiz, her kentin siyasi partileriyle, demokrasi güçleriyle görüşmeler yapacak. Asıl hedef, kent uzlaşısını açığa çıkarabilmek. Aday bağlamında da öyle. Kentin dokusuna uygun adayların çıkması…Bazı yerlerde ortaklaşılacaksa ortaklaşmak, yoksa kendi adayımızla yola devam etmek gibi. Kararı biraz bu birimimizin yapacağı çalışmaya bağlı olarak netleştireceğiz. Zaten son MYK toplantımızın ertesi gün parti sözcümüz hangi ilçelerde aday çıkarmayı düşündüğümüzü açıkladı. Oralarla ilgili adaylık çalışmalarımız yoğunlaşmış durumda.
Aday açıkladığımız yerler arasında CHP’nin kalesi olarak bilinen veya CHP’de olan yerler de var. Seyhan, Adalar, Esenyurt gibi… Bu açıklama, “Biz buralarda işbirliğine kapalıyız” anlamına mı geliyor? Yoksa bu 27 ilçe yeniden müzakere edilebilir mi?
İlk elden aldığımız karar, buralarda aday çıkarmak şeklinde. Çünkü bu ilçeleri, biz kendi oy oranımızı da göz önünde bulundurarak belirlendik. Seyhan’da oldukça güçlüyüz, 100 bine yakın oyumuz var. Çok yüksek bir oy. Adalar’da oy oranımız oldukça yüksek. Buralar tesadüfen seçilmiş yerler değil. Nerede güçlüyüz, nerede aday çıkarabiliriz diye biraz da buralara bakarak, bu liste ortaya çıktı. İlerde süreç nereye evrilir, şu an için kestiremiyorum. Ama şu anda 27 merkez için aday çalışmalarına başlamış durumdayız. Zaten Batı’da epeydir genel olarak aday kabulümüz başlamıştı. Buralarda daha güçlü aday kim olabilir, o kente kim daha güçlü seslenebilir, onu da bu kent uzlaşısıyla açığa çıkarmak istiyoruz.
Kent uzlaşısını biraz açar mısınız? Mesela işbirliği yapacağınız partiyle ortak bir çalışma mı yapacaksınız, kriter ne olacak?
Aslında kent uzlaşısı veya seçim siyaseti deyince akla hemen sadece siyasi partiler geliyor. Bu bizim toplumun en büyük yanılgısı. Oysa toplumun kendisidir seçime dahil olacak olan. Siyasi partiler onun aracıdır.
Örneğin biz kayyım atanmış belediyelerimizi zaten kazanmış durumdayız. Örnek veriyorum, Diyarbakır adayını ön seçimle belirliyoruz. Çok yaygın bir ön seçim olacak. Mesela Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkan adayını, eş başkan adayını belirlerken, İnsan Hakları Derneği’nden tutun da yöre derneklerine kadar bütün demokratik kitle örgütlerini katacağız. Bazı kitle örgütleri, “Bana ne sizin adayınızdan” diyebilir. Böyle demeyeceğini düşündüğümüz sivil toplum kuruluşlarına, derneklere giderek, “Gelin ön seçimde oy kullanın” diyeceğiz. Sadece parti örgütleriyle sınırlı kalmayacak, onlara da kotalar vereceğiz. Onların da oy kullanmalarını sağlayacağız. Kent uzlaşısı budur aslında.
Bütün kentin siyasal ve toplumsal dinamiklerinin ortaklaştığı bir liste seçecek adayımızı. Batı için de benzeri aslında. Belli başlı yerlerde Batı’da da ön seçim yapacağız. Ama bazı yerlerde eğilim yoklamasıyla çıkaracağız adaylarımızı. Batı için de düşündüğümüz, yine kent uzlaşısı. Kim bu işe gönül koyar, “Benim de sözüm olsun” diyorsa, herkese bir çağrımız olacak. Nasıl bir yerel yönetim anlayışı ve belediye başkan adayı istiyorsunuz sorusunun yanıtını birlikte üretmek istiyoruz. Diyelim ki öyle bir kent uzlaşısı çıktı ki, belirlenen isim doğrudan bize de yakın olmayabilir. Ama o kent o insanı uygun bulduysa, hiçbir partiden olmasa da bize yakın olmasa da, biz o kişiyi seve seve aday yaparız. Kent uzlaşısı bu anlama geliyor.
‘Henüz oturulmuş, konuşulmuş, müzakere edilmiş hiçbir şey yok’
Somut örnekten gideceğim. CHP geldi, “Adayımızı destekleyin” dedi. Siz, “Bir dakika durun, kent uzlaşısı arayacağız” mı diyeceksiniz? Mesela açıkladığınız yerlerdeki adayı çekip çekmemeye nasıl karar verecksiniz? Şartlarınız ne olacak?
Tabii çok haklı bir soru. Aslında Parti Meclisimizden çıkan sonuç bildirgesinde buna bir miktar yanıt ürettik. 2019’da salt iktidara kaybettirmek üzerine bir stratejisi geliştirmiştik. Bu dönem aynı stratejiyle gitmeyeceğimizi, kazanma stratejisinin de bizim için elzem olduğunu ortaya koyduk. Bu dönemde, kendi seçmenimizin, insanımızın iradesinin yerel yönetimlere yansımasını istiyoruz. Kapalı kapılar ardında bizi yıpratan bir tartışma oldu. Yanımızda gözükün, gözükmeyin…Biz bu tartışmadan yorulduk. Bu toplum bunu hak etmiyor, DEM Parti’nin seçmeni de hak etmiyor. Türkiye hak etmiyor bunu.
Parlamentoda grubunuz varsa eşit haklara sahipsiniz. Kiminle işbirliği içinde olacaksak, o işbirliği eşit koşullarda, masa etrafında herkesin gözü önünde görünür bir şekilde olsun istiyoruz. “Biz bu adayı çok beğendik, harika bir adaydır”. Bu, bizim için tek başına işbirliği yapmakta yeterli olmayacaktır.
O yüzden baştan açık, şeffaf, demokratik ilkeler çerçevesinde masaya oturulacaksa, diyalog kurulacaksa, bu ortaklıkları konuşmaya hazırız. Ancak daha henüz oturulmuş, konuşulmuş, müzakere edilmiş hiçbir şey yok.
‘Kayyım konusunda açık tutum gerek’
Önce ilin, ilçenin dinamiklerine bakılır. İstanbul özelinde dar anlamda bir yorum yapmam. Bütün bunların müzakereye ihtiyacı var. DEM Parti’nin, diğer partilerin koşulları nedir? Aday bizim seçmen kitlemiz tarafından kabul gören bir aday mıdır, değil midir; dünya görüşü nedir? Bütün bunlar bizim için kriter olacak.
Parti Meclisi’nde en çok öne çıkan noktalardan biri, hakikaten kayyımcı zihniyete karşı olması. Bu konuda açık tutum ortaya koyması çok önemli. Kadın erkek eşitliğine önem vermesi, ki bunlar demokrasinin asgari koşulları. İşbirliğinin hangi aday etrafında gerçekleştiği de çok önemli. O yüzden bu dönem çoklu seçenekler üzerinden gideceğiz.
Seçim için vakit daralıyor. Bir heyet oluşturduğunuzu söylediniz. Bir partiden işbirliği teklifi mi bekleyeceksiniz, yoksa siyasi partilerden siz mi randevu isteyeceksiniz? Süreci biraz açar mısınız?
Biz o kentteki bütün demokrasi güçlerinden, yeri gelecek kendimiz de gidip randevu talep edeceğiz. Kentler bazında da, merkezi düzeyde de olacak. Düşünün sendikaların genel merkezleri var. Kimi siyasi partilerin genel merkezlerine ziyaretler yapılacak. Mesela bizim Emek Özgürlük İttifakı’nın bileşenleri var. Onlar da tek tek ziyaret edilecek, onların da görüşleri alınacak. Yani akla sadece büyük partiler gelmesin.
‘Karşılıklı talep edilmiş bir randevu yok’
Mesela CHP’den gelmelerini mi beklersiniz, yoksa “Biz gidebiliriz” noktasında mısınız?
Onu henüz konuşmadık. Fakat elbette işbirliklerine açık olduğumuzu söylediğimiz için bu randevu bizden talep edilebileceği gibi, biz de talep edebiliriz. Bunlar önümüzdeki günlerde belli olacak şeyler. Bunları karara bağlamış değiliz. Henüz karşılıklı talep edilmiş bir randevu yok. Ama önümüzdeki süreçte olmayacak anlamına gelmiyor. Biz böyle oturup, insanlar bizi ziyaret etsin diye bekleyecek değiliz. Bu konuda aktif bir rol üstleneceğiz, dinamik bir süreç işleyecek.
AKP ile kayyım atanmaması koşuluyla Ankara ve İstanbul’da aday çıkarma konusunda görüşmeler yürütüldüğü, anlaşmaya varıldığı iddiaları dile getirildi. Bu konuda bir görüşme, işbirliği arayışı oldu mu?
Bugüne kadar bize iktidardan öyle bir teklif, bir temas olmadı. Fakat hep olduğuna dair iddialarda bulunanlar oldu. Çok güçlü değildi bu iddialar. Siz de gayet iyi bilirsiniz ki kulis bilgileri çok hızlı yayılıyor. Böyle bir gelişme olsaydı, muhtemelen yayılırdı hızlıca. Öyle bir durum söz konusu olmadığı için biz de hiçbir şekilde gündemimize alıp değerlendirmiş değiliz. Öyle bir haber uçurma hali de yok, dolayısıyla biz bu konudan bihaberiz. Onun için de yorum yapmak doğru gelmiyor.
‘Hiç kimse aşireti büyük diye kazanmış olmayacak’
Neden aday başvurularını 25 Aralık’a kadar uzatma kararı aldınız? Başvuru az mı oldu? En çok nereler için başvuru oldu?
Bütün büyükşehirlere adaylık başvuru oranımız yüksek. Diyarbakır ve ilçeleri, Mardin, Van…Bu tür yerlere zaten yoğun başvuru var. Fakat kadınlar, gençler ve engellilerin başvuruları genelde az oluyor. Biz çağrılarımızı ağırlıklı buralara yaptık. Daha çok başvuru yapsınlar diye….
Genel olarak başvurularımız az değil. MYK’da genel bir tarama yaptık. Birkaç belde belediyemizde az geldi gözümüze ama toplam olarak iyi bir başvuru var. Çok kapsamlı ön seçim yapacağız. Kaç oy almışsak, onun yüzde 2’sine tekabül edecek oranda ön seçim olacak. Hiç kimse aşireti büyük diye kazanmış olmayacak veya ailenin büyük çocuğu kazanmış olmayacak. Ön seçimleri demokrasi şölenine dönüştüreceğiz ve seçimleri kazanmamızın müjdecisi gibi planlıyoruz.
Birinci olduğunuz yerlerde adaylarınızı ne zaman açıklayacaksınız?
Ön seçimler için Ocak ayının ilk haftasını hedefliyoruz. Yetişemeyen yerler olursa, ayın ikinci haftasında tamamlamış olacağız. Zaten sandıktan kim çıkarsa o aday olacağı için, adayı sandıktan çıkar çıkmaz ilan etmiş olacağız.
‘AKP yeniden kayyım atarsa, milyonları kovması gerekecek’
Siz kayyım atanan belediyelerinizi yeniden kazanacağınızı söylüyorsunuz. Peki tekrar kayyım atanırsa ne yapacaksınız, bu durumla ilgili yeni bir eylem planınız var mı?
Biz aslında iki şeyi örgütlüyoruz şu anda. Birincisi seçimi kazanmak, ikincisi seçim kazanıldıktan sonra, halkın belediyesinin etrafını insan gücüyle sarıp sarmalaması. Yani geçmiş dönemdeki gibi olmayacak.
Geçmiş dönemde hep şunu söylemişimdir: AKP iktidarı rejim değişikliğine gittiği zaman, topluma bir şok doktrini uyguladı. Ve herkesin üzerinde ölü toprağı varmış gibi. Yani dayağı yiyorsun, hissetmiyormuşsun gibi. Aslında hissediyorsun ama tepki vermiyorsun gibi…
Şimdi bu şok doktrini etkisini kaybetti bu ülkede. Artık insanlar yediği sopanın da, karnındaki açlığın da sesini dinliyor ve buna tepki gösteriyor. Bu dönem geçmiş dönemdeki gibi olmaz. Demokratik zeminde seçim kazanmayı örgütlerken, aynı anda kayyımlara karşı da en geniş toplumsal örgütlenmeyi sağlayacağız. Hedefimiz bu.
Halk orayı terk etmeyecek. Kayyım isteği gibi gelip, “Ben burayı aldım” diyemeyecek. Çünkü halk o sandıklara sahip çıktığı gibi, belediyesine de sahip çıkacak. Yani AKP’nin halkı kovacak gücü varsa, milyonları kentten kovsun o zaman. Çünkü bu seçimi milyonlar kazanıyor. Halk belediyesine sahip çıkacak. Eğer o kentteki herkesi, milyonları gözaltına almayı planlıyorlarsa; o zaman başka bir evreye geçilmiş olur. Ben iktidarın gücünün buna yetmeyeceğini düşünüyorum.
Bir de bölgedeki illere seçmen taşındığı iddiaları var. Bu konuda partinizden de, taşıma seçmenle ilgili örnekler vererek açıklamalar geldi. Ne tür önlemler almayı planlıyorsunuz?
Yasal olarak bütün adresler tek tek tespit edildi. Neredeyse hane hane taşımalı seçmen olan, ki abartılı zaten, çok dikkat çekiyor. Yani 15 kişilik haneye 2 bin kişi kaydediyorsun, akıl alır gibi değil. Ama bizim komisyon yerellerde başarılı bir çalışma yürüttü. Hepsine gerekli yasal itirazlar yapılacak. Bunların düşmesi gerekiyor. İkinci önlemimiz de sandık başında olacak. Bu konuda zaten parti olarak çok sıkıyız biz. Bu disiplini daha iyi hale getirerek sandıklarımızı koruyacağız.
‘Demirtaş’ı ziyaret edeceğiz’
Selahattin Demirtaş seçimler sonrası aktif siyaseti bıraktığını açıkladı. Bir kırgınlık söz konusuydu. Sizin yeni eş başkanlar olarak kendisiyle bir temasınız oldu mu? Aktif siyasete dönüşü konusunda bir adım atar mısınız?
Selahattin Başkanla temasımızı hiç koparmadık. Önceden de, seçildikten sonra da devam ettirdik. Tuncer (Bakırhan) Başkanla kendisini ziyarete de gideceğiz. Aslında biz bu aralar gitmeyi planlıyorduk. Çok ciddi yoğunluk vardı, kendisi de ayın 24’ünde Kobani kumpas davasında savunmasını verecek. Tahminim, Ocak ayının ilk haftası, en geç ikinci haftası kendisini ziyaret edeceğiz. Onun da bilgisi var.
Selahattin Demirtaş, çok değerli bir siyasetçi, bu topraklara emeği geçen bir siyasetçi. Bu anlamıyla hepimiz için çok kıymetli, önemli. Figen Yüksekdağ, Gültan Kışanak, Sebahat Tuncel… Bizden önce eş başkanlık yapan, emek veren çok sayıda insan cezaevinde. Ümit ediyoruz ki hepsi dışarıda olur. Kobani kumpas davası hukuki değil siyasi bir dava, HDP’den intikam alma davası. Biz bütün arkadaşlarımızın yanındayız, hepsi iletişim halindeyiz, hiçbir kopukluğumuz yok.
Selahattin Demirtaş’ın, aktif siyasete dönüşü olur mu olmaz mı tabii ki bilemeyiz, kendi bileceği bir şey. Ama tabii gittiğimizde biz bunları kendisiyle konuşacağız.
Anayasa Mahkemesi, Türkiye İşçi Partisi Hatay Milletvekili Can Atalay hakkında ikinci kez ihlal kararı verdi. Bu konuda ne söylemek istersiniz?
Can Atalay’ın şu an itibarıyla serbest bırakılması gerekiyor. Beklentimiz de bu yönde. Geç kalındı zaten, aslında seçildiği ilk gün serbest bırakılması gerekiyordu. Can Atalay benim doğup büyüdüğüm kentin milletvekili. Bir deprem bölgesi orası, hakikaten vekiline çok ihtiyacı var. Ve Can’ın bunu çok iyi yapacağını biliyorum. Bütün bunlar bir yana, zaten seçilmiş bir milletvekilinin yeri parlamentodur. Can Atalay şu an keyfi şekilde, AYM kararına rağmen, tırnak içinde söylüyorum Yargıtay ve AYM arasındaki hukuk savaşının kurbanı. Bunu kabul etmemiz mümkün değil. AYM kararı derhal hayata geçmeli, Can Atalay yanımızda olmalı.
TIKLAYIN – Yargıda kritik yol ayrımı: Can Atalay için nasıl hareket edilecek, bu kez tahliye edilecek mi?